“Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
Yine de döneyim döneyim istedim”
Birhan Keskin
Indus Ailesinin Değerli Eğitmen&Danışmanlarından Aysu Sevim’in kaleme aldığı keyifli ve bilgilendirici makaleyi paylaşıyoruz.
Kendimizi bazen sürekli aynı döngünün içinde dönüyor gibi hissederiz. İlişkilerimizde genelde terkedilmeye dair çok büyük korkular yaşadığımızı, en ufak bir hastalıkta çok büyük endişelere kapıldığımızı, ne yapılırsa yapılsın bir türlü değerli hissedemediğimizi, hep çok yüksek standartlar arayışında olduğumuzu, zor zamanlarda bağımlılık geliştirmeye eğilimli olduğumuzu, başkalarının ihtiyaçlarını kendimizinkilerden önde tuttuğumuzu ve buna benzer pek çok kalıplarımız olduğunu fark ederiz. Bu kalıplarımıza “şema” denmektedir. Şema çocukluktan başlayan, yaşam boyunca sürekli tekrar eden, fark etmediğimiz kalıplardır. Şemalar düşünce, duygu, davranış ve ilişki kurma biçimlerimizi etkiler. Peki şema nasıl oluşur ve nasıl fark edebiliriz?
Şema bir örüntüdür ve çocuklukta başlayarak hayat boyunca devam eder. Şemaların oluşmasında doğuştan gelen mizacımız ve çevremizdeki faktörler (ebeveyn, arkadaş okul) etkilidir. Her çocuğun güvenlik, sevgi, aidiyet, sınır koyma gibi temel ihtiyaçları vardır. Kişinin ihtiyaçlarının en uygun biçimde karşılanmasıyla ruhsal sağlık oluşur ve temel duygusal ihtiyaçları sağlıklı biçimde karşılanan bireyin psikolojik olarak sağlıklı olduğu varsayılır. Peki ya ihtiyaçlar yeteri kadar karşılanmazsa?
- Örneğin sevgi, aidiyet alanındaki ihtiyacı yeteri kadar karşılanmamış bir birey yetişkinlik döneminde Duygusal Yoksunluk, Sosyal İzolasyon, Duyguları Bastırma, Kusurluluk şemalarına,
- Güven alanındaki ihtiyacı karşılanmamış bireyler Cezalandırıcılık, Fedakarlık, Dayanıksızlık, Karamsarlık, Kuşkuculuk ve Terk Edilme şemalarına,
- Saygı alanındaki ihtiyaçlarında sorun yaşayan bireyler; Bağımlılık, Başarısızlık, Boyun Eğicilik, İç İçelik şemalarına,
- Sınır koyma alanındaki ihtiyaçlarda yaşayan bireyler; Onay Arayıcılık, Haklılık, Yüksek Standartlar, Yetersiz Öz Denetim şemalarına sahip olabilirler.
Şemaların en güzel yanı değiştirilebilir olmalarıdır. Bunun için öncelikle şemalarınızı fark etmeniz gerekir. Şema ölçeğini kullanıp saptadıktan sonra şemalarınız zihninizde somutlaşacağı için, fark etmek bile başlangıçta hayatınızı etkilemeye başlayacaktır. Değişimin ilk basamağı şemayı hissetmek ve yüzleşmektir. İçimizdeki küçük yaralı çocukla temas etmek, onunla iletişim kurmak, ihtiyaçlarını fark etmek gerekir.
Yıllardır şemalarla yaşadığınız için zihninizde doğruluğunu mutlak olarak kabul etmiş olabilirsiniz. Bu sebeple bir sonraki adım şemalarınıza karşı gelmek, onlara saldırmak olacaktır. Örneğin sıklıkla kendinizi başarısız hissettiğiniz durumların içinde buluyorsunuz ve başarısız bir insan olduğunuzu düşünüyorsunuz. Bu yargı sizin için gerçekten geçerli mi yoksa aileniz ya da arkadaşlarınız tarafından böyle hissettirildiğiniz için mi bunu kabul ettiniz? Küçükken yeteneğinizi gösterdiğiniz bir anda umduğunuz tepkiyi alamadığınız, kendinizi başarısız hissettiğiniz için büyüdüğünüzde de başarınızı göstermekten çekiniyor olabilir misiniz? Ya da soğuk ve mesafeli ebeveynlere sahip olduğunuz için yetişkinlik döneminde de sıcak ilişki kurmaktan kaçınan kişilerle ilişki yaşıyor olabilir misiniz? Şemalar beraberinde olumsuz hisler getirse de çocukluk çağlarından geldiği için güvenli ve tanıdıktırlar. Bu sebeple şemalarınıza sığınmanız, onları devam ettirmeniz son derece doğaldır. Bunu fark ettikten sonra şemalarınızı mantıklı ölçüde çürütmeye başlayarak kendi gerçekliğinizi bulacaksınız.
Şemalarınızı fark etmek, onları değiştirmeye başlamak için bugün harika bir gün. Erken dönem uyumsuz şemalar ile ilgili sağlam bir başlangıç yapmak isterseniz şema terapinin kurucusu Jeffrey. E. Young tarafından kaleme alınan “Hayatı Yeniden Keşfedin” bugünün harika bir kitap önerisi olmakla beraber, okuduktan sonra başucu kitabınız haline gelecektir. Yazının başında Birhan Keskin’den alıntıladığım gibi sizi aynı yerinizden yaralayan o eve tekrar tekrar dönüyorsanız, evden eşyalarınızı tamamen boşaltmanın zamanı gelmiştir belki de.
Psikolog Aysu SEVİM