Indus Ailesinin Değerli Eğitmen&Danışmanlarından Aysu SEVİM’in kaleme aldığı keyifli ve bilgilendirici makaleyi paylaşıyoruz.
Lionel Andres Messi, 1987 yılında bir çelik işçisi baba ve temizlikçi bir annenin oğlu olarak Rosario’da dünyaya geldi. Futbol aşığı bir evde, top bulamadığında evdeki çoraplardan top yapıp oynayacak kadar çok futbolu seven bir çocuk olarak büyüdü. Küçük yaşından itibaren futbola olan yeteneği dikkat çekerken profesyonel futbol hayatını tehlikeye atacak bir sağlık sorunu yaşadığı görüldü. 11 yaşındaki küçük Messi 1.25 boyundaydı, büyümesi durmuştu ve büyüme hormonundan muzdarip olduğu, bunun gelecekteki futbol kariyerini bitirebileceği fark edildi. Arjantin’in 1. lig kulüplerinden Raver Plate Messi ile ilgilenmeye başladı ancak bir süre sonra tedavi masrafı arttığı için devamını karşılayamayacağını belirtti. Ailenin ekonomik durumu bu tedaviyi karşılamamakta, masraflar ailenin boyunu aşmaktaydı. Ailesi Messi’nin futbol kariyerine hormon tedavisini yapacak bir kulüple devam etmesi kararı aldılar ve 2000 yılında tedavi masraflarını karşılayacak kulüp olan Barcelona’da oynayabilmesi için İspanya’ya taşındılar. Tedavi masraflarını karşılayacağı için çok fazla seçme şansı olmadan İspanya’ya gelen Messi’nin bugünkü değeri 120 milyon euro. Büyüme hormonu eksikliği yaşayan, eğer gerekli tedaviyi alamasa bugün boyu maksimum 1.43 olacak bir çocuktan futbol tanrısına gelme süreci oldukça sancılı, fiziksel ve psikolojik olarak dayanıklılık gerektiren bir süreçti.
Cristiano Ronaldo 1985 yılında Santo Antonio’da aşçılık yapan bir anne ve belediyede bahçıvanlık yapan bir babanın 4. çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunda oynayacak boş bir alanı olmadığı için sokaklarda oynadığı futbol ve futbola duyduğu tutkusu babası tarafından fark edilince henüz 7 yaşındayken babası tarafından amatör bir futbol takımı olan Andorinha’ya götürüldü ve burada attığı ilk adımla beraber futbolu hiç bırakmadı. Ona çok şey veren futbol onu ailesinin yanından çok küçük yaşta mecburen uzaklaştırdı. 11 yaşında daha iyi bir futbol eğitimi almak için Sporting Lizbon’a gitti ve o dönemleri hayatının en zor dönemi olarak geçirdi. Evinden uzakta ailesini özlerken aksanı nedeniyle diğer çocuklar tarafından alay konusu oluyordu. Maddi yokluklar nedeniyle ailesi ayda 1 kez kendisini ancak ziyarete gelebiliyor, o dönemde hemen her gün ailesinden uzakta olduğu için ağlıyordu. Yetenekli olduğunun farkındaydı ancak yeteneğiyle yetinmek yerine zayıflıklarını gidermek için herkesten daha çok çalışması gerektiğine henüz 11 yaşında karar vermişti. Bir gün dünyanın en iyisi olabilmek için çalışıyordu. Ronaldo bugün o günleri anlatırken, futbola olan yeteneğinin, bu yeteneğin başkaları tarafından da görülmeye başlanmasının bu yolda hiç durmadan ilerlemesini sağladığını söylemektedir. Tüm antrenmanlarına ve maçlarına gelen babasını gururlandırmanın kendisini hep daha çok tetiklediğini, futbolla hiç ilgisi olmayan annesi ve kız kardeşini tribünde gördüğü an hissettiği duyguyu ise hiç unutmadığını söylemektedir. Sahada kendisine ait olmayan, ödünç alınmış kramponlarla gol atarken yoksulluğuna değil hissettiği duyguya odaklandığını, o beraberlik duygusunun onu hep daha da motive ettiğini belirtmektedir.
Bugün değeri milyonlarca euro eden, birbirine rakip, kimin daha iyi olduğu futbol severler tarafından yıllardır tartışılan ve asla bitmeyecek bir karşılaştırmanın öznesi olan bu iki adam zor şartlarda, imkansızlıklar içinde futbolun en iyisi olmayı başardılar. İkisinin de hayat hikayelerini anlatırken vurguladıkları en önemli şey, küçük yaşta futbola duydukları tutkuyu hiç kaybetmeden, bir gün en iyi olmak üzere yola çıkmalarıydı. İkisi de bu süreçte psikolojik olarak zorlu şartların altında kaldılar. Onları futbolun yıldızları yapan şey yeteneklerinin yanında psikolojik dayanıklılıklarının da yüksek olmasıydı
Hayat olumlu ve olumsuz pek çok durumun iç içe olduğu, değişkenliklerin yaşandığı bir doğru çizgisi halinde devam etmektedir. Hayatta keyif aldığımız pek çok şey olurken arzulamadığımız, içinde bulunmak istemediğimiz pek çok koşul da beraberinde gelmektedir. Sıkıntılar, problemler, istenmeyen değişimler, amaca giderken sekteye uğratacak pek çok tatsızlık hayatımızın doğası içerisinde bulunmakla beraber psikolojik dayanıklılığı yüksek olan kişiler bu olumsuzluklar karşısında sorun varsa çözüm de vardır diyebilirken, düşük olan kişiler daha çabuk pes etmeye, gittiği yolu değiştirmeye daha meyillidirler.
Psikolojik dayanıklılığı artırabilmek için aşağıdaki adımlara dikkat etmek gerekmektedir.
- Otomatik düşünceleri fark etmek ve değiştirmek
- Nelere sahip olduğunu fark etmek
- Avantaj ve dezavantajlarını keşfetmek
- Dirence rağmen değişime ayak uydurmak için kararlı olmak
Psikolojik dayanıklılığı, değişiklikler karşısında adaptasyon becerisini artmak birkaç zihinsel egzersizle son derece uygulanır olmakla beraber, kendinizi fark etmek ve dirençleri ortadan kaldırmak için kendimizle bir yolculuğa çıkmak anlamına gelmektedir. Indus Danışmanlık olarak bu yolculuğu beraber sürdürmeye arzuluyuz.
Sevgilerimizle
Aysu SEVİM
Klinik Psikolog