Masallar, Destanlar, Şirketler ve Etik Zeka

Indus Ailesinin Değerli Eğitmen&Danışmanlarından K.Altuğ ÖZGÜN’ün kaleme aldığı keyifli ve bilgilendirici makaleyi paylaşıyoruz.

Evvel zaman içinde, bir kavak ağacının dalında, karga ağzında çok sevdiği kocaman bir peynir parçası ile oturmaktaymış. Karga, peyniri midesine indirmek üzereymiş ki, oradan geçmekte olan kurnaz tilki, kargayı kandırıp, ağzındaki peyniri alabilmek için söze başlamış: 

“Sevgili karga bugün ne kadar da güzelsin, sesin de çok güzelmiş, herkes bunu konuşuyor, ben de bunca yolu senin sesini duyabilmek için geldim”. Bu güzel sözleri duyan karga hemen kendini ispat etme sevdasına düşmüş ve “Madem öyle hemen senin için güzel bir şarkı söylerim” diye düşünmüş. Bunu söylemek için ağzını açar açmaz, kocaman peynir parçasını da ağzından düşürmüş. Kurnaz tilki hemen düşen peynir parçasını kapıp, kargaya gülerek kaçmış.

La Fontaine’in bu meşhur masalında karga kolay kandırılabilecek bir canlıyı tilki ise kurnaz ve fırsatçı bir türü anlatır. Gerçekten de tilkiler doğal yaşamda hayatta kalmak için bazı yetenekler geliştirmiştir ancak onları kurnaz olarak nitelendirmek insan düşüncesinin bir sonucudur. Kurnazlık ile zeka çoğu zaman karıştırılmış, kimi zaman kurnaz insanlara saygı duyulmuş kimi zaman kurnazlık zekanın kötüye kullanılmış hali olarak görülmüştür. Peki ama “zeka” nedir?

Zeka kelimesi Arapça kökenli olup “keskinlik, keskin koku, ateş gibi harlanma” anlamına gelmektedir. Einstein, zekayı “değişime adapte olma becerisi” olarak tanımlamış, Aristo, kalbi zekânın merkezi olarak değerlendirmiş ve beynin görevinin kan ve kalbi soğutmak olduğunu ileri sürmüştür. Aristo’dan 1800 yıl sonra yaşamış olan Descartes ise beynin ruhun fonksiyonlarını gerçekleştiren merkez bölge olduğunu ileri sürmüştür. İnsanlık tarihi boyunca zekâ kavramı hep insan ilerlemesinde teknolojiye ulaşmada bir ölçüt olarak görülmüştür.

Günümüzde zekâ: “öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, zeki insan öğrendiğini değerlendiren, problemlere yeni çözümler getirebilen kişidir. İngilizce Intelligence Quotident (Bilişsel Zeka Ölçüsü) kısaltması olan IQ, 1912 yılında Alfred Binet ve Theodore Simon’un tasarladığı ve zekayı ölçmek için ortaya konan bir yöntem olup, IQ değerlendirmesi uzun yıllar boyunca eğitim ve iş hayatında kullanılmıştır. Ancak 1980’lere gelindiğinde zeka IQ testlerinden ayrı olarak farklı değerlendirmelere tutulmaya başlanmıştır.

Çoklu Zeka Kuramı:

Çoklu zekâ kuramı, 1983 yılında Howard Gardner tarafından; zekanın sadece mantıksal akıl yürütmeden ibaret olmadığını ve farklı özel boyutlardan oluştuğunu öneren bir modeldir. Prof. Gardner bu model ile yıllarca hâkim olan mantık, matematik, görsel ve sözel zekayı içeren bilişsel zeka ölçme yöntemi olan IQ’nun saltanatını yıkmıştır. Ona göre insanların sahip oldukları çoklu zekâ elementlerinden her biri yaşamak, öğrenmek, problem çözmek ve insan olmak için kullanılan etkili birer araçtırlar. Einstein “Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir” diyerek aslında tek tip zekâ testi modelinin işlevsizliğinin altını çizmiştir.

Prof. Gardner’a göre Zekâ türleri :

1.   Sözel – Dilsel Zekâ – kelime, konuşma ve yazma becerisi ile alakalıdır

2.   Mantıksal – Matematiksel Zekâ – mantık, matematik ve eleştirel düşünme ile ilgilidir

3.   Görsel – Mekansal Zekâ – zihnin gözüyle görselleştirme yeteneğinidir

4.   Bedensel – Kinestetik Zekâ – bir porblemi çözmek için bedeni kullanma yeteneğidir

5.   Müziksel – Ritmik Zekâ – müzikle kendini ifade edebilme ve algılama yeteneğidir

6.   Kişisel – İçsel Zekâ – kişinin kendisini tanıma yeteneğidir

7.   Kişilerarası – Sosyal Zekâ – bireyin çevresindekileri anlama yeteneğidir.

8.   Doğa – Varoluşcu Zekâ – doğayı tanıma anlama yeteneğidiri

Son yıllarda Kişilerarası ve Kişisel Zekâ tanımları bilim insanları ve eğitim bilimciler tarafından “Duygusal Zekâ” başlığı altında ele alınmaktadır.

Duygusal Zekadan Etik Zekaya Doğru

Etik zekayı tanımlamadan önce etiği tanımlamakla işe başlamak gerekiyor. Etik: doğruyu yanlıştan ayırma disiplini ve “neye hakkın olduğunu bilmekle beraber her durumda neyi yapmanın doğru olacağını” araştıran bir düşünce nosyonudur. Etik, felsefenin bir dalı olarak doğru ve iyi yaşamayı/karar vermeyi araştıran bir daldır. Etiğin odağı kişinin kendisi olduğu kadar diğerlerinin yararına da düşünmektir. Bu açıdan Ahlak ile Etik birbirine çok benzeyen iki kavramla olmakla birlikte; Ahlak kişiden kişiye, toplumdan topluma coğrafyadan coğrafyaya değişirken etik evrensel normları esas alır. Bu nedenle bu yazıda ahlaki zekâ kavramı yerine etik zekâ kullanılacaktır.

Bruce Weinstein, duygusal zekaya sahip insanların empatiyi kullanarak diğer insanların nasıl hissedeceklerini fark etme yeteneği olduğunu ancak bunun tek başına yeterli olmayacağını aynı zamanda kişilerin günlük hayatta kararlarını verirken bir pusulaya ihtiyaç duyacaklarını savunmuştur. Weinstein, etik zekanın sadece neyin doğru olduğunu bilmek değil aynı zamanda doğruyu yapmak için gerekli cesareti göstermeleri olarak tanımlamaktadır. Weinstein etik zeka için 5 temel prensip öngörmektedir:[i]

–      Hiç kimseye ve hiç bir şeye zarar verme

–      İşleri sürekli daha iyi hale getir

–      Başkalarına saygı göster

–      Adil ol

–      Sevecenlik/şefkat göster

Profesör Martin Kilduff ise “Kurumlarda duygusal zekanın stratejik kullanımı: Karanlık tarafı keşfetmek” isimli çalışmasında”; duygusal zeka’nın duyguyu algılama, kullanma, anlama ve yönetme ile ilgili bir dizi yetenek içerdiğini, duygusal zekası yüksek olan bireyler becerilerini, başkalarının aleyhine bile olsa kendi çıkarlarını geliştirmek için kullanabileceği sonucuna varmıştır. Yüksek duygusal zekaya sahip kişiler kurumlarda başkalarının duygularını algılar, başkalarına odaklanabilir, kendi duygularını kişisel kazançları için gizleyebilir ve duygu yüklü iletişim akışını kontrol edebilir. Bu nedenle duygusal zekanın liderlikte tek başına yeterli olmadığını eğer kişinin etik pusulası gelişmemişse duygusal zekası yüksel bir kişinin başka kişilere ve hatta kurumlara bile zarar verebileceği sonuçlarına ulaşılmıştır.

Liderlerin Pusulası: Etik Zeka

Etik zeka ilk olarak 2005 yılında Doug Lennick ve Fred Kiel tarafından “ doğruyu yanlıştan ayrıma ve doğru olduğuna inanılan değerlere göre hareket etme yetkinliği” olarak tanımlanmış, etik zekanın aynı bedendeki bir kas gibi çalıştıkça güçlenebileceği, genetik olmadığını, çevresel faktörlerle gelişebileceği veya gerileyebileceğini savunmuşlardır. Beheshtifar, Esmaeli ve Moghadam ise 2011’de yaptıkları çalışmada etik zekanın herkes için merkezdeki zeka türü olması gerektiğini, hem bilişsel hem de duygusal zekadan ayrıca ele alınması gerektiğini savunmuşlardır.

Doug Lennick ve Fred Kiel etik zeka için 4 yetkinlikten bahsetmişlerdir

1-   Dürüstlük: İnançlarımız ile hareketlerimiz arasındaki tutarlılık, doğru olanı yapma her zaman doğruyu söylemek

2-   Sorumluluk: Hareketlerimizin sorumluluğunu almak, hataları kabul etmek ve onlardan ders çıkarmak, 

3-   Affetme: Hem kendi hatalarını hem başkalarının hatalarını affedebilmek

4-   Sevecenlik/Şefkat: Aktif olarak başkalarını ve toplumu düşünerek hareket etmek.

Çok tecrübeli bir kaptan olduğumuzu yıllar içinde edindiğimiz bilgi ve başarıların da bizim son model gemimiz olduğunu düşünelim. Bilişsel zekamız gemimizin teknik donanımını, duygusal zekamız da gemimizde çalışan iş arkadaşlarımızın güvenini kazanıp onları etkin yönetmemize olanak sağlıyor. İlk bakışta yolculuk için her şey yerinde gibi görünüyor ama bir bileşen eksik: “nereye gideceğimizi bilmek” ve bunun için “doğru rotayı izlemek”.

Aynı bu örnekte olduğu gibi Homeros’un ölümsüz eseri Odysseia destanında kahraman Odysseus gemisinin kaptanı olarak zorlu bir yolculuğa çıkacaktı. Odysseus savaşçı adamları ile birlikte gemisiyle Siren kayalıklarına yaklaşırken, Tanrıça Kirke onu uyardı;

“Odysseus, sirenlerden (denizkızı gibi görünüp insanları kandıran canavarlar) sakının. Onların sesleri büyülüdür, sizi yoldan çıkarır felakete sürükler. Bilmeden kim dinlerse sirenleri, yandı, bir daha evinde onu ne karısı karşılar ne çocukları”

Odysseus bunun üzerine adamlarına emir verir, kendisi hariç herkes balmumuyla kulaklarını kapatacaktır. Ayrıca adamlarına, kendisini gemide bir direğe bağlamalarını ve sirenlerin sesleriyle ne kadar yoldan çıkmak isterse istesin kayalıkları geçene kadar kendisini dinlememelerini kesin bir dille söyler. Ve nitekim gemi siren kayalıklarından geçerken sirenlerin sesleriyle kendinden geçen Odysseus ne kadar yalvarsa da adamları ipleri çözmez ve tüm mürettabat sağ salim yoluna devam eder.

Bu örnekte sirenler bizi yoldan çıkarmaya çalışan fırsatçı kişileri/düşüncelerimizi, Odysseus’un adamlara verdiği emirleri şirketlerin değer ve davranış kurallarını, Tanrıça Kirke’yi şirkette riskleri ve kuralları hatırlatan hukuk, uyum gibi departmanları, kendini direğe bağlayan Odysseus ise etik karar verme yetkinliği gelişmiş bir lideri tasvir etmektedir aslında. Odysseus kendisini zorlayacak davranıştan kaçmamış, aksine onunla cesaretle yüzleşmiş ve adamlarından bu konuda yardım almıştır. Etik ve Uyum yönetiminde esas olan değerlendirerek (proaktif) karar verme bu örnekte net olarak bulunabilir. Ancak iş hayatında liderlerin zorluklara karşı farklı davranışlar sergilediği de gözükmektedir.

İş Hayatında Etik Zeka

Etik zekayı ve yetkinliklerini kullanan liderler aynı bu örneklerdeki gibi yolculuğu uzun vadeli görüp her zaman doğru olanı yapmanın ve insan faydasını gözetmişlerdir. İşler iyiye gittiğinde etik liderlik sergilemek kolaydır, ancak işler kötüye gittiğinde liderler için mevcut durum ciddi bir sınav oluşturur. İçinden geçtiğimiz salgın krizinde de bazı şirketlerin mali çıkarlarını korumak için çalışanları ile yolları ayırdıkları bazılarının ise çalışanlarına daha fazla destek olduğunu ve iş akitlerini korumak için alternatif yollara başvurdukları görülmektedir. Kriz zamanlarında etik liderlik gösteren şirketlerin zarara uğrama pahasına toplum yararına düşünmelerinin onlara uzun vadede kazandıracağına inanılmaktadır. Etik bir lider, eğer çalışanlara değer verilirse, çalışanların da şirket başarısı için azami verimle çalışacağını bilir. Afrika atasözünde denildiği gibi “hızlı gitmek istiyorsan yalnız git ama uzağa gitmek istiyorsan birlikte git” lafını etik lider düstur edinir.

Buna karşılık etik değerlerin göz ardı edilmesi dünya devi firmaların iflasına ve binlerce kişinin işsiz kalmasına da neden olmuştur. Enron skandalı bunun en güzel örneklerinden biridir. Şirketin mali tablolarında yapılan usulsüzlüklerle şirketin gerçek durumu saklanmış ve şirket sanki kar ediyormuş gibi gösterilmiştir. O dönemde dünyanın en büyük beş bağımsız denetim firmalarından biri olan Arthur Andersen’ın da bu suça iştirak ettiği iddia edilmiş ve devamında patlayan skandal ve hukuki süreç bu şirketin de dağılmasına yol açmıştır. Enron, Amerikan tarihindeki en büyük iflas vakası olmasının yanında, tarihin de en büyük denetim suiistimali olarak yorumlanmaktadır. Bu vaka sonucunda tüm dünyada 85.000 çalışan işlerinden olmuş, şirkete borsa üzerinden yatırım yapan küçük yatırımcılar büyük zarara uğramıştır. 2001 yılında iflas eden Enron nedeniyle tüm dünyada denetim kanunları değişmiştir.

Etik Eğitimi Aileden Başlar

Gardner etik zeka isimli kitabında, etik zekayı geliştirecek yetkinliklerin aslında ilk etapta ailede başladığından bahsediyor. Çocuklar anne babalarının söylediklerini değil yaptıklarını taklit eder, dolayısıyla ebeveynlerinin etik dışı davranışları, ebeveynler her ne kadar aksinin yapılmasını söylese de çocuk tarafından fark edilir. Ebeveynin etik karar verme konusundaki en küçük davranışı; ister ebeveynin yönettiği şirkette çalışanlara nasıl davrandığı olsun ister gece 03.00’te ortada kimse yokken kırmızı ışıkta geçme durumu olsun, gözlemci çocuğu etkiler. Özellikle yazının en başındaki masalda belirtilen kurnazlık masallarına prim vermeme ve her durumda doğru olanı yapmaya teşvik etme, etik eğitim için önemlidir. Gelişmiş toplumlar bir suiistimal olduğunda “neden bunu yapmaya ihtiyaç duyuldu” sorusunu sorarlar ancak gelişmekte olan toplumlar bir fırsatçılık gördüklerinde “bunu nasıl yapmışlar, bu benim aklıma niye gelmedi” şeklinde düşünür. Etik eğitimi ailede başlayıp okul yaşamı boyunca devam ettiğinden kişiler kendi kararları ile ilgili sorumluluk alıp değişimi kendi çevrelerinde başlatabilir. İçinde yaşadığımız dünyanın iyi bir yer olması için hepimizin kendi hayatında sorumluluk alması ve başkalarına örnek olması önemlidir. Toplumun küçük bir izdüşümü olan kurumlarda da en alt kademeden en üst kademeye kadar herkesin liderlikte, şirket kültüründe ve rol model teşkil etmekte bir rolü bulunmaktadır. 19. yüzyılın büyük düşünce insanı Goethe “Herkes kapısının önünü süpürse, bütün dünya temiz olur” demiştir. Gandhi bu sözün üzerine şu eklemeyi yapmıştır “Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol”

                                                                                        Av. Kemal Altuğ Özgün

KAYNAKLAR:

Prof. Dr. Mehmet Kanoğlu – Ahlaki Zeka – 2018

https://medium.com/@AdamMGrant/the-dark-side-of-emotional-intelligence-fda18dd53da4
https://www.business.uzh.ch/dam/jcr:ef9412a8-59a3-4cc4-b9a3-9c66aeb8d816/Menges_et_al__2010__Strategic_Emo_Int_RES_ORG_BEHAVE.pdf
https://theethicsguy.com/wp-content/uploads/2011/11/Chapter-1-Ethical-Intelligence-All-Rights-Reserved.pdf
https://www.forbes.com/sites/investopedia/2013/02/05/5-most-publicized-ethics-violations-by-ceos/#2013864e4bbc
https://isahlakidergisi.com/content/6-sayilar/23-12-cilt-1-sayi/m0122/m0122_mugeleylayildiz.pdf
https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1991300
https://bilimfili.com/kafa-karistiran-bir-kavram-zeka-nedir/

[i] https://theethicsguy.com/wp-content/uploads/2011/11/Chapter-1-Ethical-Intelligence-All-Rights-Reserved.pdf