Öncelikle bilmeyenler veya çok da ilgili olmayanlar için nümeroloji hakkında kısaca bilgi verelim. Nümeroloji, evrenin akışının sayısal bir sistem ile gerçekleştiğini ve rastlantısal hiçbir şeyin olmadığını kabul eden, yapılan hesaplamalarla insan ve evren hakkında bilgiler veren bir disiplin, okült bir daldır.
Nümeroloji ile ilgili çalışmalar her ne kadar Antik Mısır’da başlamış olsa da Yunan filozof ve matematikçi Pisagor ile birlikte belirgin anlamda temelleri atılmıştır.
2021 senesini daha iyi anlamak için önce 2020 senesi ve “4” enerjisinin hayatımıza etkisinin ne şekilde gerçekleştiğine göz atalım isterim.
Nümeroloji hesapları, “sadeleştirme” mantığı üzerine kuruludur ve sayının içindeki rakamların tek haneye inene kadar toplanmasıyla yapılır. Matematiksel karşılığı ise mod 9’dur.
2020’ye baktığımız zaman içindeki rakamların toplamı “4” rakamını verir ve 2020 senesi bize 4 rakamı frekansını yaşatır, ziyadesiyle yaşattı da. 4 rakamı, 4. çakra olan “kalp çakrası” ile ilgilidir kalp çakrasının konularıyla ilgili dersleri bize aldırır. Kalp çakrası, “biz” olabilmek, sabır, sebat, disiplin, şükür, kabul yetenekleriyle ilgilidir. 4’ün toprak elementi olması sebebiyle “kısıtlayıcı”, zorlayıcı enerjisiyle net bir şekilde tanıştık geçtiğimiz dönemde. Diğer yandan aynı toprak elementi bize köklenme yetenekleri de sundu. Bunların hayatımızdaki karşılıklarına bakalım. Kolay yoldan başarı sağlamak için uygun bir zaman değildi 2020. Sabırla, disiplinle ilmek ilmek dokuyup çaba gösterme zamanıydı ve böyle yapanlar iş ve mesleklerinde kök saldılar ya da köklerini güçlendirdiler. “Olmazsa olmaz”larımız vardı pandemi öncesinde; olmasa da olabileceğini gördük, “kabul” ettik birçok “kabul edilemez” durumu. Daha önce farkında olmadığımız nice kıymetli şeyin farkına vardık, şükrettik. Kısıtlayıcı tarafıyla karşılaştık, evlerden uzun süre çıkamadık. Toprak enerjisi bir kaya gibi “ben esnemeyeceğim, sen esneyeceksin” dedi bize ve işlerimizi dönüştürmek zorunda kaldık. Hayatın bu konularla ilgili öğreteceği şeyler vardı bizlere, aldık, kabul ettik.
Peki 2021 ve taşıdığı “5” frekansı bizlere ne anlatıyor.
5 rakamı, 5. çakra yani “boğaz çakrası” ile ilgilidir. 5. çakra, 4. çakranın tersine bir enerji yayar ve değişim, özgürlük, ifade, iletişim, bilgi alma/verme, teknoloji, icatlar gibi konuları işler. 2021’in bu konularla ilgili öğretilerle geldiğini söyleyebiliriz. Ki, aslında bu konuları işleyen deneyimler yaşanmaya da başlandı. Bizim ülkemiz de dahil olmak üzere çeşitli ülkelerde özgür düşünce ile kendini ifade eden, hatta başkaldıran vatandaşlara, iletişim aracı olan sosyal uygulamaların değişen politikalarının gündemde olmasına ve kullanıcıların platform değiştirmelerine şahit olduk. Dönemin getirmiş olduğu özgür düşünce ve ifade ihtiyacı, artık geleneksel yönetim anlayışının da işlerliğinin kalmadığını bizlere tekrar gösterecek bu sene. Aslında son yıllarda her ne kadar bunun örneklerini görmeye başlamış olsak da, bu sene çok daha fazla gözümüze sokulacak bu gerçek. Bakmayın kulağımızla işitmediğimize; aslında hayat bizimle konuşur ve yaşatarak “e anlayın artık şunu!” der.
Peki ne yapmalı?
Değişime açık olacağız. Bu kadar net. Bu kadar net olan birçok şey gibi belki zor, belki biraz da korkutucu…
“4” frekansının öğretilerini alıp içselleştirenler, 2021’in getirmiş olduğu değişimleri “kabul” edebilecekken, bir zümre ise direnç göstermeye devam edecek. Aslında 2021’de insanları ikiye ayırabiliriz. Değişime kendini açanlar ve direnç gösterenler… “5”in getirdiği büyük değişimlere, barındırdığı belirsizliğe rağmen kendini açanlar, beraberinde gelen nimetlerden faydalanabilecek, ilerleyen dönemde pozitif bir ivme yakalayabilecekken, direnç gösterip hayatını ve işlerini “aynı şekilde” yönetmeye çalışanlar şikayet ettikleri mevcut hayatlarını yaşamaya devam edecekler muhtemelen.
Diğer yandan, tüm kainat değişiyorken bizler nasıl sabit kalabiliriz ki?
Yazıyı kapatırken çok sevdiğim 10.000 gün sorusundan bahsedeceğim. 27-28 yaşlarına geldiğimizde dünya üzerinde 10.000 gün yaşamış oluruz (Tabii yaşımıza göre katlarını alabiliriz). Kendimize sormamız gereken bir soru var:
10.000 gün mü yaşadım, yoksa 1 günü 10.000 defa mı yaşadım?
Eğer farklı düşüncelere kendimi açmadıysam, düşüncelerimde katıysam, risk almadıysam, denemediysem, belirsizliği göze alıp adım atmadıysam, düşmediysem, tekrar kalkmayı bilmediysem, her günüm aynı geçtiyse, aslında yaşamadım demektir. Yaşadığımızın göstergesi, farklı deneyimlerdir.
“Yaşadım!” diyebilmemiz için o hayat ellerimize bulaşacak!
Sevgiler
Emrah Tezcan