Ben kalaysız bakır tavada kuymak yemek istemem. Ya siz?

Benim dedem kalaycıydı… Ustalık gerektiren geleneksel mesleklerden bir tanesini dedem icra ederdi. 15 yaşında demirci dükkanında çıraklıkla başlamış ve askere gidene kadar köyünün orak, kazma, kürek, bel tamiri karşılığında ücretsiz çalışmış. 20 yaşında askere gidip 3 yıl askerlikten sonra Kurt amcasının yanına Büyükada’ya kalaycı çıraklığına gitmiş. Sonrasında Çanakkale taraflarında kasaba ve köylerde seyyar kalaycılık yapmış. 28 yaşında Beşiktaş’ta kalaycı dükkanına sahip olmuş.

Dedemi hatırlıyorum; sırtına çuvalını alır Beşiktaş, Nişantaşı, Ortaköy bölgelerinde gezer; “Kalaycııııı” diye bağırır dolaşırdı. O zamanlar insana güven vardı, insanlar dedeme bakırlarını verir, dedem onları Beşiktaş Şenlik Dede Dere Sokaktaki evimizin kalayhanesinde kalaylar ve sonra tekrar sahiplerine geri götürürdü. Çok uzun süre böyle çalıştıktan sonra 70li yaşlarında dolaşmayı bırakıp, getirenlerin işini yaptı. Aktif, verimli ve sağlıklı bir şekilde 80 yaşına kadar kalaycılık yaptı. İyi bir kalaycı olmasının yanında insan ilişkileri kuvvetli, fıkralar anlatan, şiirler söyleyen ve hatta yazan (ki benim için yazdığı bir şiir vardır), kaval çalan, taklit yapan, eğlenceli ve çalışkan bir adamdı. Allah rahmet eylesin, ahirete intikal etmiş tüm sevdiklerimize.

Kalaycılık nasıl başlamış ve nereye gidiyor sorularına yanıt vermek isterim. Yerleşik yaşama geçen insanlar farklı madenleri hayatlarını kolaylaştırmak için kullanmaya başlamışlardır. En kolay işlenen ve doğada kolay bulunabilen madenlerden biri olan bakırın yüksek elektrik ve ısı iletkenliği bulunmaktadır. Bakır atmosferik ortamlarda dayanıklı bir metal türü olarak bilinmektedir. Bununla beraber işlem görmüş ve mutfaklarda kullanılan bakır kapların sık kullanılması, hava ve ateş ile yoğun temas etmesinden dolayı korozyona uğrayan bakır kapların dayanıklılığını artırmak, oksitlenme nedeniyle zehirlemesini önlemek adına bakır kaplar kalaylanmaya başlamıştır.

Kalaycılık bakırın ısıtılıp nişadır tozuyla silindikten sonra kalay gibi yumuşak metallerle kaplanması işlemidir. Kalay gümüş parlaklığında, kolayca levha haline getirilebilen ve kolay oksitlenmeyen bir metaldir ve bu yüzden bakırın kaplanmasında en çok kullanılan metal olup zanaata ismini vermiştir.

Günümüzde özellikle popüler kültür içerisinde bakır süs eşyalarını sıklıkla görüyoruz. Özellikle yemek sunumlarında, dekorasyon söz konusu olduğunda bakır eşyalar tercih edilebiliyor. Karadenizli, köylü bir kadın olarak hala bakır tencereler ve kazanlar kullanıyorum ve tabi ki kuymağı bakır tavada pişiriyorum😊 (Kuymak diyerek de büyük bir tartışmaya başlangıç yapıyorum😉)

Bakırcılığın ve kalaycılığın geleneksel bilgisinin usta-çırak ilişkisi içerisinde aktarımı söz konusu. Babam babasından öğrenmiş, yapabilir, fakat kimya mühendisliği okumuş ve kalaycılık yapmamış. Babadan çocuğa ya da ustadan çırağa geçişte çocuk ve/veya çırak bulamadığımızda bu kıymetli zanaatlar ne olacak, gelecek nesillerle nasıl aktarılacak? Usta yetiştirmeyen meslekler yok oluyor. Ben kalaysız bakır tavada kuymak yemek istemem. Ya siz?

M.Efsun Yüksel Tunç